23 Eylül 2015 Çarşamba

Sen Benim Diğer Yarımsın Yorumu | kitapmiti


Kitabın Adı : Sen Benim Diğer Yarımsın

Orjinal Adı : Soulmates

Yazarı : Holly Bourne

Yayınevi : Parodi

Sayfa Sayısı : 536

Liste Fiyatı : 22,00



Dünyada birbiri için yaratılmış kaç insan vardır? 

Ruh ikizleri; yalnızca onlar bu büyüyü taşır. Toprağa düşen yıldırım kadar nadir gelirler dünyaya. Ama bir araya gelip âşık olduklarında... İşte o zaman, toprak ikiye bölünür. Gökyüzü deryaya, derya ateşe hücum eder. Kargaşa yağar evrenin her bir köşesine, sel olur...

Zarlar atılır, yıldızlar kesişir; ardından Poppy ve Noah düşürür toprağa o ilk kıvılcımı. Fakat o şey, iki büyülü ruhun karşısında durmaktadır, sanki görünmez bir duvar gibi. Felaket, kıyamet, ölüm; engelleyebilir mi kucaklaşmasını alacakaranlıkla gecenin?

"Gerçek aşkın karşısında kim durabilir?"

"Korkusuz, taze, ateş kadar sıcak bir roman: Sen Benim Diğer Yarımsın. Kesinlikle soluksuz okuyacaksınız."
-Amazon-

"Herkes hayatında bir defa da olsa ruhunun derinliklerinde gerçek aşkı tatmıştır. İşte bu kitap size o tadı tekrar hatırlatacak." 
-Usbourne Yayın Grubu-

"Evreni kaosa sürükleyen sıradan âşıkların, sıra dışı aşk hikâyesi. Bu roman kalbinizi ateşe verecek. Tıpkı benimkini verdiği gibi." 
-C. J. Skuse-

"Romeo ve Juliet'i bir kenarda tutun ve Poppy ve Noah'la tanışın."
-The Lancashire Evening Post-


      Herkese yeniden merhaba. Uzun bir süredir kitap okuma isteğim yok ve okuyamıyorum. Bu yüzden de bir süredir hiç yorum giremedim. Bügün de Sen Benim Diğer Yarımsın kitabının yorumuyla karşımızdayım. Kitabı baya bir elimde süründürsem de sonunda bitirdim.

      Kitabın konusundan biraz bahsetmek istiyorum. Genel olarak ruh ikizlerini işleyen bir kitap. Noah ailesiyle sorunları olan ve bir müzik grubunun gitaristi olan bir çocuk. Poppy ise ailesiyle ilişkisi iyi olmasına karşın bir takım psikolojik sorunları olan (aslında ne olduğunu o da bilmiyor) ve ara ara baygınlıklar geçiren bir kız. Poppy'nin  arkadaşları ile Noah ve grubunun konserine gitmesiyle tanışıyorlar. Ancak bu pek te hoş bir tanışma olmuyor. Daha sonra ise aralarındaki gerginliği çözmek için görüşmeye başlamalarıyla aşık olmaya başlıyorlar. 

      Kitabın ruh ikizleri konusunu işlemesi benim çok ilgimi çekti. D&R ın 9.90 tl lik kampanyasında görünce de hemen almıştım. Tabii bir süre beklettim o ayrı. Neyse öncelikle yazarın dilini sevdim. Kitap akıcı ilerliyordu. Ancak başları fazlasıyla klişeydi. Hatta sevmiycem galiba kitabı diyordum. Ama ortaları beni çok sardı ve merakla okumaya devam ettim. Ta ki son kısımlarına kadar. Kitabın sonlarında sanki bir eksiklik vardı. Sonu beni tatmin edemedi. Belki çok hızlı geçtiğinden öyle geldi ama bir eksiklik vardı. 
      Kitaba bayıldığımı söyleyemem. Ama yine de sevdiğim kitaplardan oldu. Favorilerime giremedi o ayrı. Tavsiye eder misin derseniz de benim gibi indirimde bulursanız -ki sanırım sürekli indirime giriyor - alın okuyun derim. Ama illa almalısınız mutlaka okuyun diyebileceğim bir kitap değil.

      Bir sonraki yorumda görüşmek üzere keyifli okumalar.

 Puanım:

19 Eylül 2015 Cumartesi

Evrenin Ötesi Yorumu | stealthreader

Kitabın Adı : Evrenin Ötesi
Orjinal Adı : Across the Universe (Across the Universe #2)
Yazarı : Beth Revis
Çeviri: Ayça Sağlam
Yayınevi : Olimpos
Sayfa Sayısı : 408
Liste Fiyatı : 19.00






  Amy’nin genetik uzmanı annesi ve savaş analizi uzmanı babası yeni bir gezegende insanlığın ilk tohumlarını atmak ve yaşam şartlarını uygun hale getirebilmek üzere Finansal Kaynak Borsası tarafından işe alınır. Yeni gezegene varmak 300 yıl süreceği ve Amy sadece on yedi yaşında olduğu için özel bir izin ile o da bu yolculukta ailesine katılır.

Kendilerinin de aralarında bulunduğu 100 kişilik bilim insanı ve savaş uzmanı dondurularak geminin kargo bölümüne 300 yıl sonra yeni gezegene iniş yapıldığında uyandırılmak üzere yerleştirilir. Ama yüzlerce yıl sürecek olan bu yolculuk için evet demeden önce Amy’nin 50 yıl erken uyandırılacağından haberi yoktu... Üstelik kendi kurallarıyla yaşayan cesur yeni bir dünyaya gözlerini açmayı hiç ummamıştı.


Amy uyandırılışının teknik bir arıza olmadığını anladığı andan itibaren onun neredeyse ölümüne sebep olan kişiyi bulmak için zamana karşı bir yarışa girer. Çünkü donma haznesinin fişi çekilmiştir ve şüpheliler listesindeki isimler ise sadece birkaç bin kişilik gemi sakinlerine aittir. Gemide birisi donma haznelerinin fişlerini çekip kaçıyor ve çözüldükleri vaktinde fark edilmeyen kurbanlar dondurucu sıvıda boğuluyor. Eğer Amy hemen bir şeyler yapmazsa ailesi bir sonraki kurbanlar olabilir.

Ama şüpheli listesindeki isimlerden biri Amy için farklı anlamlar ifade ediyor: genç, asi ve zeki Çıraki geminin gelecekteki lideri ve hazırlıksız yakalandığı bir aşk.






      Herkese yeniden merhaba. Bugün baya önce okuduğum Evrenin Ötesi'nin yorumuyla karşınızdayım. Aslında bu kitabı yorumlama gibi bir niyetim yoktu çünkü okuduktan hemen sonra instagramda kitap hakkında bir şeyler yazmıştım. Geçenlerde Bir Milyon Güneşi okuyunca serinin tüm kitaplarının yorumunu bloga gireyim de toplu dursun diye düşündüm ve sonuç olarak burdayım. Neyse çok uzattım sanırım hemen kitabın konusuyla başlayalım.
      Ana karakterlerimizden biri olan Amy'nin annesi genetik uzmanı, babası ise savaş analizi uzmanıdır. Amy'nin babası ve annesi ile birlikte toplamda 100 bilim insanı yeni bir gezegende yaşam koşullarını uygun hale getirmekle görevlidirler. Bu gezegene olan yolculuk 300 yıl süreceği için donma sıvısı ile dondurulurlar. Amy de anne ve babasıyla beraber gitmek üzere dondurulur ve 300 yıl sonra yani gezegene vardıklarında uyandırılacaklardır. Fakat Amy gerekenden 50yıl erken uyandırılır. Şans eseri boğulmaktan kurtulan Amy uyandırılışının teknik bir arıza olmadığını ve bir katilin donmuş insanların fişlerini çektiğini öğrenir. Herkes Amy kadar şanslı değildir ve bazıları sirojenik (aşırı soğuk sıvı) sıvıda boğulur. Bu nedenle Amy sıra annesine ve babasına gelmeden katili bulmak için zamanla yarışır.
      Kitabın konusu arka kapakta yazıyordu zaten fakat ben yine de kendi cümlelerimle anlatmak istedim. Yorumuma gelecek olursak;
      Kitaba başlamadan önce biraz araştırma yaptım ve hep olumlu yorumlarla karşılaştım. Çok bilindik olmamasına karşın okuyanların çoğunun hatta neredeyse hepsinin beğendiği bir seri olduğunu fark ettim ve bu da seriye olan merakımı arttırdı. Ama beklentiye girip kitabı beğenmemekten korktuğun için beklentimi sıfırlayarak başlamak istedim ve öyle de yaptım. Sonuç olarak kitaba BA-YIL-DIM. Tek kelimeyle mükemmeldi. Tabii birkaç eksiği vardı elbette ama göz ardı edilebilecek kadar minik şeylerdi benim için.
      Kitap biraz durgun başlıyor. Bahsettiğim dondurulma işlemi vs derken birkaç tanımla falan geçiyor ilk 100 sayfa ama bu beni sıkmadı. Hatta baya ilgimi çektiği için o kısımları okurken çok keyif aldım. Beni rahatsız eden tek nokta tüm olayların son 100 sayfada falan patlak vermesiydi. Yani o kısıma kadar sıkılmadan okuyorsunuz falan ama ondan sonrasında heyecandan bırakamıyorsunuz. Hani belki olaylar biraz daha kitabın geneline yayılsaydı daha hoş olabilirdi. Ama ben bu haliyle de çok sevdim tabii ki.
      Olaylar son 100 sayfada patlak veriyor dedim ya az önce, ama ne olaylar ne olaylar. O son nasıl mükemmel bir sondur öyle. Kitabı okurken kafamda birçok teori geliştirmiştim ama bunların neredeyse hiçbiri tutmadı. Katili buldum ama olayların nasıl geliştiğini bulmanız imkansız. Bulan varsa ayakta alkışlarım. :D He bir de katil falan diyorum ya polisiye tarzı anlaşılmasın. Kitabın türü bilim kurgu yani.
      Çok kısa bir şekilde karakterlerden bahsedip yazımı bitirmek istiyorum. Ana karakterlerimiz Amy ve Çırak. Zaten hikaye ikisinin ağzından anlatılıyor. Bölüm bölüm olduğu için bir Çırak bir Amy şeklinde ilerliyor. Bu benim kitaplarda en sevdiğim anlatım. Her iki karakterin de duygularını öğrenebiliyoruz bu şekilde.
      Amy'nin bazı davranışları beni sinir etse de nefret ettiğim bir karakter olmadı. Ne seviyorum ne sevmiyorum gibi bir şey. Çırak'ı Amy'ye göre daha çok sevdiğim kesin ama ona da pek bayılmadım açıkçası. Orion favorim. :D Bir de benden küçük bir uyarı: karakterlerin hiçbiri beklediğiniz gibi çıkmayabilir. Yazar çok fena ters köşe yapıyor haberiniz olsun.
      Kitabın kapağıyla aşk yaşadığımı da söylemeden geçemeyeceğim. He bir de aklıma gelmişken söyleyeyim. Seri (3kitap) kitapyurdunda 18TL gibi ucuz bir fiyata satılıyor. Ben internetten sipariş vermiyorum derseniz de carrefour gibi yerlerde kitapları 10ar TLye bulabilirsiniz. Aklınızda bulunsun. :D
      Karakterlerden bahsedip bitireceğim dedim ama son bir şey daha eklemek istiyorum.
      Böyle mükemmel bir serinin bu kadar az bilinmesi beni üzse de böyle uygun fiyatlara bulunması mutlu ediyor. Belki pegasustan çıksa daha çok bilinirdi (birçok kişi pegasusun her kitabı mükemmelmiş gibi saçma bir düşünceye kapılıp pegasusu göklere çıkardığı için..) ama Olimpos'tan çıkmış çok daha iyi bence. Neyse, ben her yerde serinin reklamını yapıyorum ve yapmaya devam da edeceğim. Seri hak ettiği değeri görene kadar bu böyle olacak. 
      Seriyi şiddetle tavsiye ediyorum ki bunu zaten anlamışsınızdır. Bir Milyon Güneşi'in yorumunu da en kısa zamanda girerim. Hoşça kalın, keyifli okumalaaar :D


Puanım:

10 Eylül 2015 Perşembe

Dizi Önerileri #2 | My Mad Fat Diary | stealthreader

      Herkese merhabalar. 2. dizi tavsiyemle karşınızdayım. Yaz bitmeden şöyle tam yazlık, eğlenceli bir diziden bahsetmek istiyorum. Sizi yormayacak, izlerken stres atabileceğiniz bir dizi arıyorsanız My Mad Fat Diary tam size göre. 
      Ana karakterimiz Rae'nin bazı sorunları var. Bunlardan biri ise kilolu olduğunu düşünmesi. Rae intihar girişiminde bulunduğu için 4 ay hastanede kalmış ve hastaneden çıkmasıyla dizi başlıyor. Tesadüf eseri eski arkadaşı Chloe ile karşılaşıyor ve onun arkadaş grubuyla takılmaya başlıyor. Chloe'nin arkadaşları çok tatlı, çok sempatikler. Dostluklarını azıcık kıskanmış olabilirim :D




      Tabi ki sorunları Rae'i yalnız bırakmıyor ve bu süreçte arkadaşları ona destek oluyorlar. Tüm bunları izlerken bazen kahkaha attım bazen de ağladım. Kitap okurken ağlayan biri değilim fakat fim ve dizilerde çok kolay ağlayabiliyorum. 


      Dizi 3 sezondan oluşuyor ve toplamda 16 bölüm. Ben 2 günde bitirdim diziyi ve erken final yaptığını düşünüyorum. Bence devam edebilirdi ve çok da güzel olurdu. Son bölümde içimde bi burukluk oldu. Sanırım 16 bölüm yetmedi bana. 
     

      İzlemeniz gereken. bazı konularda önyargınızı yıkacak bir dizi olduğunu düşünüyorum. Şiddetle tavsiyemdir.


      Bu arada dizide çok güzel şarkılar vardı. Rae ve Finn'in ( <3) çok iyi bi müzik zevki var. Çalan bazı parçaları önceden biliyordum, bazılarını ise dizi sayesinde keşfettim. Bu da dizinin bana kazandırdığı en güzel şeylerden biri. Aşağıya çok sevdiğim ve dizide çalan bi şarkıyı koydum. İlginizi çekerse bakabilirsiniz.


Merak edenler için ilk sezonun fragmanını aşağıya koydum. İyi seyirleeer^^

















TBT 4.Tur | Aşk Mutfağı Yorumu | stealthreader

Kitabın Adı : Aşk Mutfağı
Yazarı : Tuğçe Sargın
Yayınevi : İndigo
Sayfa Sayısı : 320
Liste Fiyatı : 17,00









      Özgür olmak için gittiği diyarlarda bambaşka bir aşka tutsak olan bir menekşenin hikâyesi…
      Hayallerini gerçekleştirmek için ülke ülke gezen Menekşe, özgürlüğünün tadını çıkartırken mutfaktaki hünerlerini de geliştiriyordu, ta ki İtalyan mutfağıyla tanışana kadar… 

      Burada lezzet çoktu ve iddialı olmak gerekirdi, Menekşe de öyleydi. Bir çiçek gibi özgür, güzel ve iddialı… Menekşe İtalyan mutfağından gelen kokulara daha fazla dayanamadı… Güzelliği, zekâsı ve özgürlüğüne düşkün Menekşe La Rossa'nın ne demek olduğunu anlamak istiyordu, bu koku onu cezbetmişti, artık mutfağa girme vakti gelmişti. Hem de bu yalnız ve garip adamla…

      Herkese merhabalar. 4.turumuzu Aşk Mutfağı'na düzenlemiştik ve geçtiğimiz günlerde bitti. Alıntılara ve diğer arkadaşlarımın yorumlarına ulaşmak için @titanblogturu'nu ziyaret etmeyi unutmayın. Benim yorumuma gelecek olursak;
Ana karakterimiz Menekşe başarılı bir aşçı ve ülke ülke gezerek kendini geliştiriyor. İtalya'da olduğu sırada tesadüf eseri Ricardo ile tanışıyor. Bir sebepten ötürü yolları ayrılıyor fakat daha sonra tesadüfler peşlerini bırakmıyor. Kitabın konusunu genel olarak böyle özetleyebilirim. Yazarın anlatımı çok basitti. Betimleme ve duygu tasvirlerine girmeden dümdüz bir şekilde olayı okuyorduk. Bunu yazarın ilk kitabı olmasına başlıyorum. Eminim diğer kitaplarında kendini daha da geliştirecektir. Dediğim gibi anlatımının basit olması sebebiyle çok kolay okunan bir kitaptı. Konusu ve kurgusu da kafa yormayacak şekildeydi zaten. Bu nedenle yaz aylarında okunabilecek, çerezlik bir kitap çıkmış ortaya. 
      Menekşe çok gurursuz, Ricardo ise çok egoistti bence ve bunlar benim karakterlerde en sevmediğim özelliklerdir. Bu yüzden karakterlere de ısınamadım. Anlatım onların ağzından olsaydı belki daha çok severdim. 3.kişi ağzından anlatılmasına karşı değilim ama bu kitapta kitabın içine giremedim pek. Bu durum beni biraz rahatsız etti. Beni rahatsız eden bir diğer durum ise kitaptaki yazım hataları. Kitabı düzenleyen space tuşunun varlığından habersizmiş sanırım. Bağlaçlar birleşik yazılmıştı falan. Okurken çok gözüme battılar.
      Benim Aşk Mutfağı hakkındaki düşüncelerim bunlar. Anladığınız üzere pek sevdiğim bir kitap olmadı.
      İndigo yayınlarına Aşk Mutfağı ve Renkler Ülkesi içi çok teşekkürler^^ Son olarak tur hesabımızdaki alıntılardan birkaçını buraya bırakıyorum.





Puanım:

SAP Silik Aksi Paspal Yorumu | kitapmiti

Kitabın Adı : SAP (Silik,Aksi,Paspal)

Orjinal Adı : The Duff

Yazarı : Kody Keplinger 

Yayınevi : Pegasus

Sayfa Sayısı : 288

Liste Fiyatı : 22,50











O içimizden biri. Hatta belki de sizsiniz…

Bazen en büyük aşklar gerçekten de nefretle başlar…

On yedi yaşındaki Bianca Piper sivri dilli fakat vefalı bir dosttur ancak arkadaşları kadar güzel olmadığını düşünmektedir. Ayrıca neredeyse okuldaki bütün kızlarla birlikte olmuş çekici Wesley Rush'ın cazibesine kapılmayacak kadar da akıllıdır. Aslında Bianca ondan nefret etmektedir ve Wesley de ona "Sap" lakabını takmıştır.

Ailesiyle işlerin yolunda gitmediği bir gün Bianca kafasını dağıtacak bir şeylere ihtiyaç duyar ve kendini Wesley'yi öperken bulur. İşin kötüsü, bundan hoşlanır da... Sorunlarından kaçmak isteyen genç kız, Wesley'yle duygusallıktan uzak bir ilişkiye başlar.

Ancak olaylar hiç beklemediği şekilde gelişir: Wesley'nin çok da kötü bir dert ortağı olmadığı, onun da hayatının altüst olduğu ortaya çıkınca Bianca dehşetle, nefret ettiğini düşündüğü çocuğa âşık olmaya başladığını fark edecektir...

"Gençlik edebiyatında eşine az rastlanır, karmaşık bir ilişkinin romanı. Sap'ta ergen diyaloglarının, gerçek hayattan karakterlerin ve eğlenceli anların ardı arkası kesilmiyor." Kirkus Reviews

"Heyecanlı ve iddialı. Elimden bırakamadım." Simone Elkeles, New York Times çoksatan yazarı

"Sert, ateşli, ince düşünülmüş ve son derece gerçekçi. Sap son zamanlarda çıkan en iyi gençlik romanı." 
-Elizabeth Scott-

"İlgi çekici ve keyifli bir hikâye."
- Teen Titles-

"Sap sivri dilli ve eğlenceli olduğu kadar duygusal açıdan da çalkantılı. Kitabı bitirdikten sonra uzun süre aklımda kaldı."
-Mandy Hubbard-

"Genç yazar dürüst, hüzünlü ve karmaşık cinsel tecrübeler yaşayan bir başkahraman yaratarak tüm övgüleri hak ediyor.
Sap'ı yıllarca tüm arkadaşlarınıza tavsiye edeceksiniz." 
-Romantic Times-


Herkese yeniden merhaba. Uzun zamandır çıkmasını beklediğim ve fazlasıyla merak ettiğim bir kitap olan SAP'ın yorumuyla karşınızdayım.Normalde fuara kadar kitap almamaya söz vermiştim almak için biraz bekleyecektim. Ama arkadaşlarımızla yaptığımız çekiliş ile Gülşah bana bu kitabı aldı. 

Öncelikle kitabın konusundan biraz bahsetmek istiyorum.Bianca 17 yaşında ve Jessica ile Casey adında en yakın arkadaşları vardır. Ancak Jessica ve Casey kendisinden daha güzeldir.Daha doğrusu Bianca bu şekilde düşünmektedir. Arkadaşları ile oldukça samimi ve gerçek dostlardır. Okuldaki diğer tüm kızlar ise Wesley Rush 'ın peşinde koşmaktadır. Bianca daha önce yaşadığı başarısız bir ilişkiden sonra erkeklerden tamamen uzaklaşmıştır. Bu nedenle de Wesley Rush'ın peşinden koşan kızlardan biri değildir ve aslında Wesley'den son derece nefret etmektedir. Bir partide Wesley'nin kendisine "Sap" lakabını takmasıyla da daha fazla nefret eder. 

Ailesiyle de işleri yolunda gitmeyen Bianca kafasını dağıtmak istemektedir. Bu yüzden arkadaşlarıyla konuşmak yerine kendini Wesley'i öperken bulur. Wesley duygusal hiç bir şey istememektedir ve asla o bir kızın peşinde koşmaz,kızlar onun peşinde koşar. Acaba Bianca ve Wesley'in arasında olanlardan sonra Wesley Bianca'nın peşinden koşacak mıdır?

Belki duymuşsunuzdur " 5 Film Önerisi " adlı yazımda "The Duff" adındaki bir filmden bahsetmiştim. Bu kitaptan uyarlanan bir film ve ben filmi çok beğenmiştim. Aslında kitabı bu denli merak etmemin sebebi de filmiydi. Filmini bu kadar sevdiysem kitabını daha çok severim diyordum. Ama okurken farkettim ki aslında kitap ve film arasında bir bağlantı yok. Tamam karakterler aynı ama aslında konu ana hatları dışında oldukça farklı. Mesela filmde Wesley , Bianca'nın yan komşusu ve çocukluk arkadaşıydı. Yine de ikisini de ayrı sevdim. Kitapta filmde çok hoş. Konu tamamen farklı olsada. Buarada filmin fragmanını aşağıya koyarım.

Kitabın anlatımı çok güzeldi. Tam reading slumpta okunmalık ,çerezlik bir kitap. Bianca karakterini çok sevdim. Bir kaç yerde beni sinirlendirse de. Kızların arkadaşlığı çok güzel işlenmişti. Ve Wesley karakteri de favori erkek karakterlerimden. Okumanızı tavsiye ederim. Beni çok mutlu eden bir kitap oldu kendisi. Fazlasıyla sevdim. Eğer filmi izlemediysenizde filmini de izlemenizi öneririm.

Bir sonraki yorumda görüşmek üzere keyifli okumalar :*


                                       
                                      


Puanım ;

TBT 4.Tur | Aşk Mutfağı Yorumu | kitapmiti

Kitabın Adı : Aşk Mutfağı

Yazarı : Tuğçe Sargın

Yayınevi : İndigo

Sayfa Sayısı : 320

Liste Fiyatı : 17,00












Özgür olmak için gittiği diyarlarda bambaşka bir aşka tutsak olan bir menekşenin hikâyesi…

Hayallerini gerçekleştirmek için ülke ülke gezen Menekşe, özgürlüğünün tadını çıkartırken mutfaktaki hünerlerini de geliştiriyordu, ta ki İtalyan mutfağıyla tanışana kadar… 

Burada lezzet çoktu ve iddialı olmak gerekirdi, Menekşe de öyleydi. Bir çiçek gibi özgür, güzel ve iddialı… Menekşe İtalyan mutfağından gelen kokulara daha fazla dayanamadı… Güzelliği, zekâsı ve özgürlüğüne düşkün Menekşe La Rossa'nın ne demek olduğunu anlamak istiyordu, bu koku onu cezbetmişti, artık mutfağa girme vakti gelmişti. Hem de bu yalnız ve garip adamla…


Herkese yeniden merhaba. Titan Blog Turu'nun 4. kitabı olan Aşk Mutfağı'nın yorumu ile karşınızdayım. Öncelikle konusundan bahsetmek istiyorum .Çünkü kitabın konusunu gerçekten çok beğendim. 

Çok iyi bir aşçı olan Menekşe, ülkesindeki eğitimini tamamladıktan sonra başka ülkeleri de gezerek yeni mutfakları denemek ister ve yolculuğa başlar. Bir çok ülkeyi gezen Menekşe İtalya'da Ricardo ile karşılaşır ve tesadüflerle bir araya gelmeye devam eden ikilinin arasında bir aşk doğar.


Konusu sizce de çok güzel değil mi? Açıkçası ben çok beğendim. Ama sorun şu ki kitabın konusu ve belki de biraz kapağı dışında başka bir şeyini beğenemedim. Aslında ben fazla ağır eleştirmeyi sevmem. Ne olursa olsun kitaplarda büyük bir emek var derim. Hatta yazarımız bizim yorumlarımızı özenle okudu ve dikkate alacağını söyledi. Böyle şirin bir yazarı kırmayı da istemem.

Neyse kitabın beğenmediğim yerlerine gelirsek. Öncelikle anlatımı basitti. Kolaylıkla okunabilen bir kitaptı ki yazar da bunu amaçladığını söyledi. Ama yine de bana biraz basit geldi. Onun dışında ben kitabın ana karakteri olan Menekşe'den ciddi anlamda nefret ettim. Kızın davranışları çok sinirimi bozdu. Ricardo onun için çoğu şeyi yaptı ama kızımız yinede mutsuzdu. Bir de kitapta yoğun bir aşk yoktu ki ben zaten Ricardo ve Menekşe'nin birbirine aşık olduğunu düşünmüyorum. Ricardo seviyordu ama aşık değildi. Bu kesinlikle benim görüşüm. Zaten Menekşe'nin sevdiğini bile sanmıyorum. Son olarak ta kitabın sonu beni delirten son noktaydı. Ciddi anlamda çok sinirlendim. Okuyanlar mutlaka anlar. Gerçi herkesin düşüncesi farklı olur. Mesela Melike sonundan çok etkilendiğini söyledi. Kişiye göre değişir. Ama ben oldukça sinirlendim. 


Evet bugünkü yorumum bu şekildeydi. Daha fazla yorum ve alıntılar için turumuzun instagram sayfasını takip etmeyi unutmayın.

Bir sonraki yorumda görüşmek üzere keyifli okumalar. :*

(Puanım 1.5 ama yıldız olmadığı için 2 koyuyorum :D )

Puanım;

6 Eylül 2015 Pazar

Freya Mclowell | Röportaj #1

Blogumuzdaki ilk ropörtajımızla karşınızdayız. Ara ara yazarlarla yapacağımız röportajlarla sizlerle olacağız. İlk konuğumuz Ephesus Yayınlarından çıkan Lordum kitabının yazarı Freya Mclowell . Umarım keyifle okursunuz. 



Öncelikle bizi kırmayıp ropörtajı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
1) İlk olarak Freya Mclowell ismi nereden aklınıza geldi?
Asıl ben teşekkür ederim benimle bu güzel sorularınızı paylaştığınız ve bana bu teklifi getirdiğiniz için ♥ ♥ ♥ Freya yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçasının ismiydi ve ezelden beri bu ismi çok sevmişimdir ve sonunda bu ismi kendi himayeme almaya karar verdim :) Mclowell ise boncuk gözlü süper ötesi editör ablam Nilüfer Savaşer Nişli'ye ait bir fikirdi ve çok da iyi oldu :)


2) Hangi bölümden mezunsunuz, ileriye yönelik hayalleriniz var mı?  Yeni bir kitap çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum geleceğe yönelik planım yeni kitaplar yazmak ve öğretmen olarak atanıp öğrencilerimin çok sevdiği bir öğretmen olabilmek istiyorum :) Şu an yazma konusunda biraz tıkansam ve kararsız kalsam da herkesin sevdiği Eric karakterine ait güzel bir kurgu yaratmaya çalışıyorum umarım onu da seversiniz :)

3) Yazmaya nasıl karar verdiniz? Kitap çıkarmanız nasıl oldu biraz bahsedebilir misiniz?
Sekiz senedir çabalıyorum yazıyorum kendime kızıyorum çoğu zaman yazdıklarımı hiç beğenmeyip hayata küstüğüm oluyor :) :) Çok kitap okuyordum ve yazma fikri de sanırım 'bende aklımda dolaşan hayalleri yazabilirim ' düşüncesiyle ortaya çıktı :) Kitap çıkarmak benim için oldukça zor oldu iki sene belki biraz daha fazla süre zarfı içinde Lordum'u yazdım ve bana inanan bir meleğim vardı o 'eğer kendine inanıyor ve güzel yazdığını düşünüyorsan tamamdır ama çok iyi olmalısın çok iyi ' diyerek günün birinde bana bir şans verdi ve kitabım son okumayı yapanlar tarafından onay alarak sizin ellerinize ulaştı.  Ama bu süreç benim için çok zor oldu çok dua ettim çok çabaladım gerçekten.  Wattpatte bir fenomen değildim ya da başka bir yerde, Üniversite ile meşgul olmak zorundaydım işte bu yüzden her şeye bir sıfır geriden başladım ve şimdi tek dileğim okuyucularımın kitaplarımdan zevk alması :)

4) İlk kitabınızı çıkardığınızda neler hissettiniz?
Kitabım çıktığında buna inanmadım. Hayır canim bu olamaz diyerek yurtta odamda dolanıp durdum. O kitabı alıp sayfalarına dokunmak zorundaydım yoksa asla inanamazdım. Benim gibi bir gariban için bu oldukça yüksek bütçeli bir hayaldi ve bir anda allah yüzüme gülmüş her şey olmuştu. O benim ilk çocuğumdu üzerinde dünyalar kadar emek vardı.  İskoç ingiliz tarihini araştırmaları daha sonra olayları nasıl birbirine bağlayacağım güzel cümleler can alıcı noktalar derken bir anne gibi her şeyiyle ilgilenmiştim ve artık kollarımdaydı bu muhteşem bir his. Yüce Rabbim isteyen ve gerçekten hak eden herkese nasip eder inşallah :)

5) Kitabınızı yazarken ve basım sürecinde aileniz ve arkadaşlarınız sizi destekledi mi?
Bana kimse inanmadı aslında :) Ne aile ne arkadaş herkes bunun imkansız olduğunu düşünüyordu. Bende öyle düşünüyordum doğrusu :) "sen Elif Şafak mısın lan" diyenler oldu. Şakayla karışık canımı yakmaya çalışan arkadaş adı altında gezen yılanlar çıktı karşıma. Ama ben sabahlara kadar kitabımla uğraştım yılmadan sonunda herkesi utandırdım. Şimdi herkes benimle gurur duyuyor ve bana inanıyorlar. Ailem beni sadece öğretmen olarak görmek istiyordu ve devlete arkamı yaslayıp rahat etmemi istiyorlardı tipik  ana baba düşüncesi onlara asla kızamadım kızmıyorumda. Arkadaşlarım ise hep şaka yaptığımı düşündüler çünkü çevrelerinde bu tarz şeyler yapan biri yoktu buna da eyvallah dedim geçtim :) ama şunu sakın unutmayın eğer siz kendinize inanırsanız diğer insanlarda zamanla buna saygı duyup size inanmaya başlıyorlar yani her şey sizin elinizde :)

6) Kitaplarınız basılmadan önce sosyal medyada hikayelerinizi paylaşmanız ne gibi faydalar sağladı?
Fks öykü kulübü , küflu.com gibi yerlerde vardı benim hikayelerim her zaman diyorum ben wattpat yazarı değilim :) ama şu an herkes daha kolay ulaşabilirsin diye orada da var hikayelerim. Bana pek faydası olmadı aslında sosyal medyanın çünkü hep gerçek ismimi kullandım o zamanlar "Senem Özgün" olarak geçiyor adım. Umarım o okuyucularımda zamanla beni öğrenirler :)

7) Peki kurgularınızı nasıl oluşturuyorsunuz, ilham kaynaklarınız neler?
Kesinlikle Hint sineması :) Beni çok etkileyen muhteşem filmler yapıyorlar :) Salman Khan,  Sharuk Khan,  Aamir Khan,  Arjun Kapoor, Ranbir Kapoor :) bu adamlara duyduğum aşk bir numaralı yazma gücüm ve tabii ki yaptıkları filmler :) Barfi'yi izleyin derim :)

8) Hiç aldığınız bir olumsuz yorumda yazmayı bırakmayı düşündünüz mü? Ya da olumsuz yorumlar sizi nasıl etkiliyor?
Olumsuz yorumla hiç karşılaşmadım :) Sadece fantastik tarzı çok seven birkaç arkadaşımıza biraz sıkıcı gelmiş kitap ve benim birkaç noktada eksik olduğumu görenler vardı :) Hepsini okuyorum ve diğer kitabımda çok daha dikkatli olmaya çalışıyorum şu an inanın yazdığım bir cümleyi on defa okuyorum beğenmiyor siliyorum bu sefer duygusal bir şeyler ortaya koymak istiyorum :) ve bazı olumsuzlukların serinin ilk kitabi olmasından dolayı olduğunu düşünüyorum çünkü tüm karakterleri vermeye çalıştım okuyucuyu  istemedim derken yine epey cebelleştim aslında :)

9) Yazmayı sevdiginize göre okumayı da seviyorsunuzdur ne tarzda okumayı seversiniz daha çok?
Tarihi aşk romanları, Grinin Elli tonu tarzında olan romanlar ve Artemisten çıkan Bones ve Kediciği bilirsiniz o tarzda olan fantastik romanları severim ahhh bir de Anita varrrr :)

10) Zor olcak biraz ama favori kitaplarınızı da söyleyebilir misiniz ?
Grinin Elli Tonu serisi, Günahkarlar serisi, Çirkinin Aşığı,  Seni Sevmek İstemedim :)

11) Favori yazarınız ya da yazarlarınız kimler ?
Fatih Murat Arsal ♥ Elizabeth Hoyt ♥ Olivia Cunning ♥ Rita Hunter ♥ Lisa Kleypas ♥

12) Son olarak okuyucularınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Okusunlar her ne olursa olsun okusunlar :) hep derim bu ülkenin kitap okuyan güzel insanlara ihtiyacı var :) Umarım Lordum kitabını sevmişsinizdir ve gelecek olan diğer kitabı da çok seversiniz :) yorumlarınız benim için çok kıymetli :) bana daha da güzel yazabilirsin diyerek güvenen okuyucularım vardı :) onların güvenini boşa çıkarmayacağım :) çok çok seviyorsunuz herkes kendine iyi baksın :) Allah'a emanetsiniz :) bu röportajı yapan tatlılıklar size de ne kadar teşekkür etsem azdır ♥

Ağustos Ayında Okuduklarım | stealthreader


















Bu ayı yine 6 kitapla kapattım ve şunu fark ettim ki yazın çok kitap okuyamıyormuşum :D

İhanetini Fısılda // ★★ // Yorum
Bildiğin Kızlardan Değil // ★★ // Yorum
Şampiyon // ★★★★★ // 
Eksik Parça // ★★★★☆ // 
Gül ve Avcı // ★★★★☆ // Yorum
Lordum // ★★ // Yorum 

Ağustos Ayında Okuduklarım | kitapmiti

Bu ay toplamda 18 kitap okuyarak bu yıl ki rekorumu kırdım sanırım. Aslında 19 sanıyordum ama yanlış saymışım :( Neyse gelelim okuduklarıma ;
1-Dilek Taygun - Kır Papatyası ★★☆  Yorum 
2-Maya Banks - Sıcak ★★★★★
3-Maya Banks - Ateş  ★★★★☆
4-Maya Banks - Kor ★★★★★
5-Julia Quinn - Sonsuz Sevgilerimle  ★★★★☆
6-Colleen Hoover - Çirkin Aşk ★★★★★ Yorum
7-Holly Smale - Geek Kız  ★★
8- Freya Mclowell - Lordum  ★★★★☆ Yorum
9-Emine Can - Alayına NewYork ★★
10-Sümeyye Akarçay - Aşka Rehin ★★★★★
11-Kristin Hannah - Gümüş Gözyaşları ★★★★★ Yorum 
12-Lena Dunham - Bildiğin Kızlardan Değil ★★Yorum
13- Jojo Moyes - Bir Artı  Bir  ★★★★☆ Yorum 
14-Kristen Proby - Kaç Benimle ★★★★★ Yorum 
15-Kristen Proby - Savaş Benimle  ★★★★☆ Yorum
16-Iron Man (çizgi roman)
17-T.E.Sivec - Güzel Bir Yalan ★★★★★
18-Ursula Poznanski - Erebos ★★★★★

Seattle'da Benimle Serisi İkinci Kitap Savaş Benimle Yorumu | kitapmiti

Kitabın Adı : Savaş Benimle

Orjinal Adı : Fight With Me

Yazarı : Kristen Proby

Yayınevi : Aspendos

Sayfa Sayısı : 328

Liste Fiyatı : 20,00





Jules Montgomery bir adamı, özellikle de Nate McKenna'yı düşünmek için fazla meşgul ve de hayatından memnundu. Eğer dört erkek kardeşle büyümek ona bir şey öğrettiyse bu da dövmeli ve motosikletli seksi erkeklerden uzak durması gerektiğiydi. Hele bu adam bir de patronunsa... Birlikte geçirdikleri inanılmaz bir gecede, başka şeylerin yanında 'yakınlaşma yasağını' da ihlal etmiş olabilirdi ama bu bir daha tekrarlanmayacaktı. Bedeni ve kalbi onunla ne kadar kavga ederse etsin, insanın aklını başından alan seks için Jules kariyerini riske atacak bir kadın değildi.

Ama yakınlaşma yasağı, Nate McKenna'nın zerre umurunda değildi. Jules'u istiyordu ve ona sahip olacaktı. Kurallar ne de olsa istenildiği gibi eğilip bükülebilirdi. Nate, hafife alınacak bir adam değildi ve yaşadığı en iyi seksten sonra bir kenara atılmayı nasıl karşıladığını Jules Montgomery öğrenmek üzereydi. Jules ne kadar karşı koyarsa koysun, önünde sonunda Nate'in yatağında olacaktı. Tüm yasaklara rağmen...



Herkese yeniden merhaba. Seattle'da Benimle serisinin ikinci kitabı olan Savaş Benimle'nin yorumu ile karşınızdayım.
Savaş Benimle'yi oldukça sevdim. Konusundan bahsedersek; Jules işinde başarılı ve hayatından oldukça memnundur. Ancak patronu Nate ile aralarında başlayan çekime karşı koyamamıştır. Jules bu ilişkiye ne kadar karşı çıkmaya çalışsa da Nate buna izin vermez ve Jules'u her şeye rağmen ister.

Savaş Benimle ilk kitapta en sevdiğim karakterlerden biri olan Jules karakterini anlatıyordu ve ben çok sevdim. Tabii ki de Luke ve Natalie çiftinin yeri ayrı ama Nate ve Jules çiftini de yeterince sevdim. Beni tek rahatsız eden kitaptaki yazım yanlışlarıydı. Çok sinir oldum gerçekten. Onun dışında oldukça güzeldi. Kitapta yer yer Luke ve Natalie'nin yaşamını okumakta güzel oldu.(Onları Jules'la olan bağlantıdan dolayı anlatıyor. Birebir değil.) İlk kitapta da uyardığım gibi cinsel içerikten hoşlanmayanlar okumasın. 

Seattle'da Benimle Serisinin İlk Kitabı Kaç Benimle'nin yorumu için tıklayın :) -- Kaç Benimle 

Bir sonraki yorumda görüşmek üzere keyifli okumalar :*

Puanım ;